Örnek olmak ve Örnek Alma
İnşirah
Bugün ne yazık ki örnek alacağımız şahsiyetler yok denecek kadar azdır. Az olan bu güzide insanlar da maalesef lakol kalmış veya birilerinin tekelinde bulunmaktadır. Böyle olunca, örnekleri olmayan bizler, başkalarını örnek almaya alışmış veya alıştırılmışız. Halbuki insan, kendinden başkasını örnek almadıkça ilerleyemez. Günümüz insanının aldığı örnekler, toplumu ilerletmeden mahrumdur. Çünkü iyi örnek değil, kötü örnektirler.
Cumhuriyet döneminin, siyasi, iktisadi, içtimai alanlarda örnek alınacak kişilerini göremedik.
Anne ve babalar olarak çocuklarımıza örnek olamadık. İş verenlerimiz, iş alan çıraklarına,kalfalarına ne yazık ki örnek olamadılar. Alimlerimiz, talebelerine, öğrencilerine örnek olmada başarı kaydedemediler. Kayın valideler gelinlerine; damatlar kayın pederlerine, yeğenler amcalarına, hala ve teyzelerine örnek olamadık. Tabi tüm bu sayılanların istisnaları değerlendirmemizin dışındadırlar.
Atalar, oğul babadan görür at oynatmayı; kız anadan görür sofra donatmayı, demişler. Ama anne ve babalarımızın ellerinden bırakmadıkları TV kumandaları, çocuklarımıza ne at oynatmayı, ne de sofra donatmayı öğretebildi.
Örnek olma, her zaman kurallardan daha faydalı olduğu halde, ey anne ve babalar çocuklarınıza belli yaşa kadar örnek olun, kuralcılığı bırakın denildiği halde, 70-80 metre karelik alanda da bu işi başaramadık.
Nasihatin yolu uzun, örneğin yolu kısa ve etkilidir, denildiği halde, medya toplumu teslim aldı ve nasihat dosyasını adeta kapattı.
İşte içinde bulunduğumuz hal ve gidişat özet olarak budur. Teşhis tamam. Sıra geldi tedaviye. Sıra geldi şifaya, ıslaha sebep olacak ilaçlara. Nereden başlayalım, nasıl başlayalım, kimden başlayalım? Sorularını tek bir cevapta toplamak, mesajımızın dağınıklığını engeller kanaatindeyim.
Bizleri Allah yaratmış. Yarattıktan sonra bizi başıboş bırakmamış. Nasıl yaşayacağımızı en ince noktasına kadar kitabında bildirmiş, Kitabının nasıl yaşanacağını göstermek için, özel olarak seçilen Peygamberleri örnek kullar olarak göstermiş. İşte çıkış yolunu ve kaynağını bulduk ve bildik. Örneklerimiz, Peygamberlerdir. Bundan sonrası kolay artık.
Rabbimizin katından gelen her emre, talimata İşittik ve itaat ettik diyen biz Müslümanlar, aşağıda Türkçe mealini vereceğimiz birkaç ayeti okuduktan , anladıktan sonra herhalde üzerimize düşeni yapmaktan geri kalmayacağız. Bakalım Rabbimiz bu konuda bizlere nasıl bir kapı açmıştır?
Allahım ! Bizi doğru, muhkem, güvenli yolda, İslami hayatta büyük hedeflere, hayırlara, büyük mükafatlara ulaştır. Önümüzü aydınlatan bilgilerle donat, bizi sebat ettir. Dine, kitaba ve şeriata kavuşturduğun, nimetlerine mazhar ettiğin kullarının yolunda başarılı eyle 1 Fatiha, 5-6
Acaba örnek alacağımız, yolundan gideceğimiz nimet verilenler kimdir ? dersek, işte bunun da cevabı hazırdır:
Kimler Allah’a ve Resulüne itaat ederse, Kur’an ve sünneti uygularsa, işte onlar, Allah’ın kendilerine kitap ve şeriat verdiği, lütuflarda bulunduğu peygamberler, sıddıklar, örnek önderler, doğruları konuşan şahitler, şehitler, hayır hasenat sahibi salih kullarla beraberdir. Bunlar ne güzel arkadaştır. 4 Nisa suresi, 69
Görülüyor ki Rabbimiz bizlere başta peygamberlerini, sıddıkları, şehitleri ve salih kulları örnek göstermiştir. Şimdi onlardan iki tane örneğimizi Kur’andan dinleyelim ve bize verdiği mesajı kavramaya çalışalım:
Andolsun, sizin sıkıntılarınızın, problemlerinizin en güzel çözümü, kurtuluşunuzun şifalı reçetesi İbrahim’de ve onunla birlikte olan müminlerde ve onların mücadelelerle dolu hayatlarındadır. Allah’ın rızasını ve ahiret hayatındaki mutluluğu umanlar için her zaman güzel örnekler vardır. Kim bunları örnek alarak mücadele yapmaktan yüz çevirir halkı bu istikamette yönlendirirse, Allah’ın azabından kurtulamaz.. 60 Mümtehine suresi, 6
İlgili ayetleri kısmen yorumları ile verdiğimiz için, bizlere indirilen ayetler görülüyor ki gayet açık, net ve şeffaftır.
Şimdi sıra geldi son noktayı koymaya. Sınırlı imkanlarla Kur’an Kursu’nda kurs veren fedakar hocalarımıza… Rabbimizden nur topu gibi bir çocuk bekleyen anne ve babalara…Fetva veren müftümüzden, sınıfında öğrencilere ders anlatan öğretmenlerimize…Nüfusumuzun yüzde doksan dokuzu müslümandır diyen herkese…
İşte son nokta : Andolsun, sizin sıkıntılarınızın, meselelerinizin en güzel çözümü, çaresi, kurtuluşunuzun şifalı reçetesi Allah’ın resulünde, onun yiğitliklerle, fedakarlıklarla, sabırla, mücadelelerle dop dolu olan örnek hayatındadır. Allah’ın rızasını, ahiret hayatındaki mutluluğu umanlar, Allah’ı çok zikredenler, devamlı dininin tebliği ile uğraşanlar için onda örnek vardır. 33 Ahzab suresi, 21
Sözün özü budur. Eğer yaptığımız amellerimizin bir diğerine de örnek olmasını istiyorsak… Kıldığımız namazların bir diğerine de örnek olmasını istiyorsak… Ve tüm yaptığımız ibadetlerin bir diğeri için de örnek olmasını istiyorsak, çözüm buradadır. Yani Ahzab Suresinin 21. ayetinin verdiği mesajdadır.
Müslüman bir insan olarak, yönetimde sorumluyuz veya yönetimde üyeyiz. Siyasette, iktisadi hayatta, evimizde ve iş yerimizde, sosyal hayatın her alanında örnek olmak, numune olmak, model olmak cidden inanan insanlara düşüyor.
Yeryüzü coğrafyasında tüm toplumlar, kendileri için bir örnek, bir model seçmişlerdir. Bakalım toplumlar kendilerine nasıl bir model seçmişler ? O günün model insanları(!) acaba bugün dünya insanına ne kadar örnek olmaktadırlar?
Brahmanlıkta, örnek seçilen Krişna iken,
Budizim ‘de Buda olmuş. Masonlukta Hiram Usta gündeme getirilirken, Nazizimde örnek seçilen insan Adolf Hitlerdir. İtalyan Faşizminde Mussolini örnek alınırken, Maoizimde Mao devre girmiştir.
Şimdi tüm bu örnek sayılan insanları ve toplumları, günümüz insanı ne kadar saymakta ve sevmekte ve örnek almaktadır?
Tüm bunlar ve benzerleri ile kıyaslanmayacak, örnek oluşu bizzat Allah tarafından açıklanmış ve bizzat Rabbimizin özel terbiye tezgahından geçirilmiş tek model, alternatifi olmayan ve olmayacak tek örnek, tek rehber ve tek önder Hz. Muhammet ( s .a.v) dir.
Mutlak örneğimiz Hz. Muhammet ( s a v), efendimizin ahlakına, yaşayışına, hayatı ve ahlakı benzeyen her alim, her salih kul, her kamil zat da bizler için mukayyet bir örnektir.
Tarihi seyirde o kadar örnek alınacak insanlarımız gelmiş geçmiş ki, bunların her biri örnekliğini Hz. Peygamberimize borçludur. Yeter ki basma kalıp olarak ve ya şekilci bir anlayışın ötesinde, efendimizi maksat, gaye, hikmet nimetleriyle örnek alalım.
İnsan; yapısı, fıtratı gereği etkilenebilen, değişebilen, şekillenebilen bir varlıktır. İnsanla çevresi arasında sürekli bir etkileşim ve hiç kesilmeyen karşılıklı bir alış veriş söz konusudur. İnsan davranışının büyük bir bölümünün sonradan öğrenildiği ve insanını çevresiyle etkileşimi sonucu geliştiği kabul edilir.
Yeni doğmuş çocuk çevreden gelen bilgileri sınırlı olarak algılaya başlar. Zira henüz kaslarına hükmetme yeteneğine sahip değildir. Ancak bunlar vücut gelişimi olarak algılanır. Bu deneyimler olumlu ya da olumsuz olarak beyne kaydedilir. Böylece öğrenme mekanizması başlamış olur. Bu tecrübelerin ve tepkilerin tekrarlanması ile algılama ve ayırt etme yeteneği gelişmeye devam eder. Bu gelişmede doğuştan gelen yeteneklerle sonradan öğrenilen becerilerin sürekli birbirlerini etkilemelerinin rolü büyüktür.
Genellikle iyi ve kötü değerlendirmeleri, toplumsal ve çevreye bağlı değerler üzerine kurulur.
İnsan doğasında; taklit, özenme, imrenme meyli bulunduğundan, hayatının ilk dönemlerinden itibaren taklit sayesinde davranışlarına yön verecek bilgileri çevresinden öğrenmektedir. Mesela kendimizi başkalarına ifade ederken kullandığımız jest, mimik ve tavırların birçoğu da sonradan kazanılır. Bu kazanım ilk önce aile ortamında başlar. Böylece davranış şekilleri burada öğrenilir. Onun için anne babaların çocuklarına iyi örnek olmalar4ı gerekir. Zira örnek olamayan anne babalar, örnek evlat yetiştiremezler. Aileyi, ailenin sosyal çevresi takip eder. İş çevresi ve sosyal çevre aracılığıyla insanlar arası davranış normları oluşur. Demek oluyor ki kişinin davranışları, sadece kişisel özelliklerden değil, çevreden kazandığı davranış normlarından da oluşabilir.Böylelikle kültür, örf ve adetler nesilden nesile devam edebilir.
İnsanlar sadece birbirlerini değil, diğer varlıkları da taklit eder. İnsanların, hayvanların sudaki yüzüşlerine bakarak yüzmeyi, avlanma anında sinsi bir şekilde saklanmalarında tuzakları, korunmak için sığındıkları yuvalara bakarak yapıları tesis etmeyi öğrenmediklerini kim iddia edebilir? Nitekim bugün dahi, medeniyetin baş döndürecek bir boyuta ulaşması, büyük ölçüde tabiatı taklitle mümkün olabilmiştir. Kuşları taklitle uçakların, yarasaları taklitle radarların, balıkları taklitle deniz altıların..vb keşfedildikleri bilinmektedir
Cevap: Örnek olmak ve Örnek Alma
İnşirah
Her topluluk örf ve adetlerini, ananelerini, medeniyetini tamamıyla kendilerinden öncekileri takip ve taklide borçludur.Bunlar da, insanın toplumdan aldıklarını kendinden sonraki nesle aktarması ile meydana gelmektedirler. Taklit edilen şeyin böylece nesiller boyu sürekliliği sağlanır. Bizim taklitten kastettiğimiz İslam tarafından yasaklanan körü körüne taklit değildir. Bu tür taklit hem sakıncalı, hem de zararlıdır. Bizim kastettiğimiz, islam nazarında öneme haiz olan örf ve adetlerdir ki: "Es- sabitü bil örfi kes-sabiti binnas” (Örf ile belirlenen, nas ile belirlenen gibidir.) Mecelle kaidesi, İslam toplumlarında uyulması zorunlu bir genel kural olmuştur.
Öyleyse maddi ve manevi değerlerimize, örf ve adetlerimize sahip çıkılmalı, bu değerler nesillerimize aşılanmalı, nesillerimize güzel örnekler ve modeller sunulmalıdır.
GÜZEL ÖRNEKLERE DUYULAN İHTİYAÇ
İnsanın kendisini şekillendirebilmesi için mutlaka bir örneğe ihtiyacı vardır. Kendi kendini şekillendirmeye çalışan insanların nasıl bir şekil alacağını kestirmek çok zordur. Hele hele kötü çevrede yetişen, kötü örnekleri seçenlerin nasıl olacağını, neler yapabileceğini kestirmek zor olmasa gerek!
Sadi-i Şirazi’ye, şeytanlaşmış bir insanla şeytanların mukayesesini sormuşlar. Şu cevabı vermiş: "Ey bana insan ve şeytandan hangisinin habis olduğunu soran, bilmez misin ki, şeytan Kur’an okuyandan kaçar, insanoğlu ise, mushafı çalar, öyle kaçar.”
İslam eğitiminin en önemli prensiplerinden biri de, "örnek olma” ve "örnek alma” meselesidir. Örneksiz eğitim tam değildir. Nasıl ki görmeden ilim öğrenilemiyorsa, yani öğrenmek için görme organı büyük bir rol oynuyorsa, aynı organın eğitimde de büyük değeri vardır.
İnsanı terbiye eden şey, okuyup öğrendiği güzel bilgilerden çok, gözü ile gördüğü güzel örneklerden edindiği davranışlardır.Çocuk sadece iyi bit okulda eğitim gördüğü zaman değil, ahenkli bir aile ve uyumlu bir çevrede yetiştiği zaman dengesi sağlam bir insan olmaktadır.
Günümüzde tahsilli insana olan ihtiyaç büyük ölçüde karşılanabilmekte, fakat "örnek insan” ihtiyacı gün geçtikçe kendini daha hissettirmektedir.
Çoğu zaman çocuklar oyun oynarken içlerinden biri örnek seçilir. Örnek olan, diğer arkadaşlarına tercih edilir. Onun davranışları daima ötekilerden üstün tutulur. Onun sözü dinlenir, ona güvenilir. Eğitimde çocukların bu örnek alma ve taklit etme duygularından yararlanılmalıdır.
İnsanlar aleminde bir aydınlatan, bir de aydınlanan vardır. Örnek iki uçludur. Ya müspet/olumludur ya da menfi/olumsuzdur.
Örnek alma, toplumda yaşanan kıymet hükmüne, değer ölçülerine göre gerçekleşir. İyi olanla iyi olmayan arasında bir fark gösterilmiyorsa, insanın, kendisine hangisi uygun geliyorsa, daha doğrusu menfaatlerine hangisi hizmet ediyorsa onu örnek alacaktır. Artık burada düşünce değil de, çevrenin değer yargısı rol oynamaktadır.
Bu tip örnek almalar, çoğunluğun değer/kıymet hükmünden yoksun olduğu toplumlarda görülür. Çünkü bu insanlar, iyi olanla iyi olmayan, müspetle menfi arasında bir ayırım yapamıyorlar. İşte böyle durumlarda,müspetin yerine menfi, iyinin yerine kötü, doğrunu yerine yalancı örnek alınmada başa geçer, iyiden sırt çevrilir.
Hz.Lut’un durumu bunu bize göstermektedir. Kavmine bir peygamber, bir örnek olarak gönderilen Hz.Lut, kavminin kötü bir davranışına karşı çıktı: "Gerçekten siz, kadınları bırakıp şehvetle mutlaka erkeklere mi gideceksiniz? Doğrusu siz ne yaptığını bilmez bir toplumsunuz.”(27 Neml,55)
Bunun üzerine toplumu, temiz kimselerin örnek alınamayacağını belirttiler: "O’na karşı kavminin cevabı, ancak şu olmuştur: Lut ailesini memleketinizden çıkarın. Çünkü onlar temizliğe, temiz kalmaya gayret eden insanlardır.”(27 Neml, 56)
İnsanların içinde bulundukları psikoloji ve hayat tarzı onlara menfi/olumsuz olan örneği müspet, müspeti de menfi göstermektedir.
Doğru ile yanlış, iyi ile kötünün ayrıldığı, anlaşıldığı yerde müspet örnekten bahsedilebilir. Böylece bütün mesleklerden devlet idaresine kadar örnekler müspet yönde alınır ve verilir. Bu şunu andırır: "Bir piyesin kapsamında ne varsa, sahnede o oynanır. İnsanın içinde bulunduğu psikolojik değer hükümleri ne ise, örnek almada da o rol oynayacaktır. Aktör, sahne ve dekoru ona göre seçecektir.
Örnek olanın vasıfları önemli olduğu gibi, örnek alanın da vasıfları önemlidir.
İslam eğitiminde örnek alınanlar için gözlem yapılması istenir. Bir işin söylentisi değil, görüntüsü önemlidir. Sadece söze itibar edilmemeli, icraata da bakılmalıdır. "(Rasülüm!) Sabah akşam Rablerine, sırf O’nun rızasını dileyerek dua edenlerle birlikte candan sabret. Dünya hayatının süsünü isteyerek gözlerini onlardan çevirme. Kalbini bizi anmaktan gafil kıldığımız, kötü arzularına uymuş ve işi gücü aşırılık olan kimseye boyun eğme.”(18 Kehf, 28)
HER İNSAN BENZEMEK İSTEDİĞİ ÖRNEK KADAR GELİŞİR
Her insan benzemek istediği örnek kadar gelişir. Onun için Allah(c.c) bize en güzel insanı örnek göstermiş ve O’nu örnek almamızı istemiştir.
Hz.Peygamber, Peygamber olmasının yanında aynı zamanda bir beşerdir. Beşer, hiç eğitilip özellik kazandırılmamış kimselerin halidir. Esasında bu, herkesin insanlık yolculuğuna çıktığı hareket noktasıdır. Beşer olmak, ayıp da değildir, kusur da değildir. Ayıp ve kusur olan, beşer kalmaktır.
Beşer olarak doğup da insan olma çabası gösteren kimseleri, "nasıl insan olamaları” gerektiğinin "model”ini Cenab-ı Hak göstermiştir.(33Ahzab, 21)
Allah’ın Rasülü insanlar için bir insanlık modelidir. İnsan O’na baka baka kendini eğitsin, davranışlarını şekillendirsin ve böylece beşer olmaktan insan-ı kamil olma seviyesine çıksın
21. "Ey İnananlar! Andolsun ki, sizin için, Allah’a ve âhiret gününe kavuşmayı umanlar ve Allah’ı çok anan kimseler için Rasûlullah en güzel örnektir.”
Muhakkak ki Allah’a ve âhiret gününe inananlar için Allah’ın Resûlünde sizin için güzel bir örnek vardır. Allah’ı çok çok zikreden kimseler için. Rasûlullah nasıl Allah için bir hayat yaşıyorsa siz de yaşayın. O nasıl Allah yolunda savaşıyorsa siz de savaşın. Allah düşmanı müttefik güçlere karşı O nasıl direnç gösteriyorsa siz de öylece sabır ve direnç gösterin.
Evet Rasûlullah efendimizin tüm hayatı bizim için en güzel bir örnektir. Çünkü Allah’ın Resûlü örnek kuldur, form dilekçedir. Allah bizden istediği kulluğu Onun şahsında örneklemiştir. Size gönderdiğim bu elçim gibi bir hayat yaşayın buyurmuştur. Tabii Rasûlullah efendimizin örnekliği sadece kendi dönemi ashabını değil, kıyâmete kadar tüm mü’minleri bağlayacaktır.
Üsve, arkasından gidilecek, takip edilecek nümune-i imtisâl demektir. Evet Allah’ın Resûlü tüm sözlerinde, tüm fiillerinde, tüm ha-yatında mü’minler için takip edilmesi gereken bir örnektir. Önceki derslerimizde bu konuda çok şey söyledik. Bakın Onun hayatını örnek alan mü’minlerin durumlarını Rabbimiz şöylece ortaya koyuyor:
22. "İnananlar, düşman birliklerini gördükleri zaman: İşte bu, Allah ve peygamberinin bize vaad ettiğidir; Allah ve peygamberi doğru söylemiştir" dediler. Bu onların ancak imanını ve teslimiyetini artırdı.”
Ne zaman ki o mü’minler Ahzâb’ı gördüler hemen dediler ki işte Allah ve Resûlünün bize vaad ettiğidir, şüphesiz ki Allah ve Resûlü doğru söylemiştir dediler. Evet önceki âyetlerde ne buyurmuştu Rabbimiz münâfıklar hakkında? Onlar da bu Ahzâb’ı, birleşik orduları gördükleri zaman demişlerdi ki Allah ve Resûlü bizi aldatmıştır. Allah ve Resûlü bize boş şeyler vaad etmiştir demişlerdi değil mi? Bunlar Rasûlullah’ı örnek almayan, âhiret endişesi taşımayan, hesaba çekileceklerinin şuurunda olmayan, Allah’ı çokça zikretmeyen, Allah’ın âyetlerini hafızalarında canlı tutmayan, Allah’ın yasalarını gündemlerine almayan kimselerdi.
Ama Allah’ı çokça zikreden, Allah’ın âyetleriyle yol bulmaya çalışan, Allah’ın elçisini takip eden mü’minler bu müttefik güçleri gördükleri zaman ne diyorlar? Onlar da tıpkı örnekleri gibi dimdik düşman karşısında durup işte Allah ve Resûlünün bize vaad ettiği budur. Allah ve Resûlü ne söylemişse doğru söylemiştir. Allah ve Resûlü bizden nasıl bir tavır istemişse doğru istemiştir dediler ve bu ordular ancak onların imanlarını artırmıştır. Bu durum ancak onların Allah ve Resûlüne karşı teslimiyetlerini artırmıştır.
Gerçekten bu mü’minler Allah ve Resûlüne gönülden inanan kimselerdi. Allah ve Resûlünün kendilerini kesinlikle zafere ulaştıracağına güvenleri tamdı. Allah ve Resûlünün vaadinden dönmeyeceğine itimatları tamdı. Allah’ın kaza ve kaderine imanları mükemmeldi. Kâfirlerin her bir yandan kendilerini kuşattığı, münâfıkların kendilerini terk ettiği, daha önce kendileriyle anlaşma yapmış Yahudilerin kendilerini arkadan hançerleme kararı aldıkları bir ortamda, sıkıntılı anlar yaşadıkları halde bu müslümanlar Allah ve Resûlünün kendilerine vaad ettiği zaferin çok yakın olduğunu, bundan sonra bu kâfirlerin asla bir daha Medine’ye hücum edemeyeceklerini biliyorlar, iman ediyorlardı. Aynen peygamberlerinin vaad ettiği gibi artık bundan sonra hücum sırasının kendilerine geleceğine, Bizans ve İran’ın, hattâ tüm dünya devletlerinin, tüm dünya şehirlerinin fethedileceğine imanları tamdı. Kesinlikle biliyor ve inanıyorlardı ki bundan sonra tüm zaferler, tüm fetihler kendilerinin olacaktı.
örnek almakla ilgili sözler, Başkalarını körü körüne taklit etmenin sakıncaları, örnek insan ile ilgili sözler