Gadab (Öfke) Hakkında Hadisler

Gadab (Öfke) Hakkında Hadisler

LeoparGS
Gadab (Öfke) Hakkında Hadisler

Resulullah (sav) (bir gün): "Siz aranızda kimi pehlivan addedersiniz?" diye sordu. Ashab (ra): "Erkeklerin yenmeye muvaffak olamadığı kimseyi!" dediler. Resulullah (sav): "Hayır," dedi, "gerçek pehlivan öfkelendiği zaman nefsine hakim olabilen kimsedir."
Kaynak: Müslim, Birr 106, (2608); Ebu Davud, Edeb 3, (4779)

Resulullah (sav) buyurdular ki: "Kuvvetli kimse, (güreşte hasmını yenen) pehlivan değildir. Hakiki kuvvetli, öfkelendiği zaman nefsini yenen kimsedir."
Kaynak: Buhari, Edeb 76; Müslim, Birr 107, (2760); Muvatta, Hüsnü’l-halk 12, (2, 906)

Urve İbnu Muhammed es’Sadi’nin yanına girdik. Bir zat kendisine konuştu ve Urve’yi kızdırdı. Urve kalkıp abdest aldı ve: "Babam, dedem Atiye (ra)’den anlatır ki, o, Resulullah (sav)’ın şöyle söylediğini nakletmiştir: "Öfke şeytandandır, şetyan da ateşten yaratılmıştır, ateş ise su ile söndürülmektedir; öyleyse biriniz öfkelenince hemen kalkıp abdest alsın."
Kaynak: Ebu Davud, Edeb 4, (4784)

Resulullah (sav) bize buyurmuştu ki: "Biriniz ayakta iken öfkelenirse hemen otursun. Öfkesi geçerse ne ala, geçmezse yatsın."
Kaynak: Ebu Davud, Edeb 4, (4782 )

İki kişi Resulullah (sav)’ın huzurunda küfürleştiler. (Öyle ki) birinin yüzünde (diğerine karşı) öfkesi gözüküyordu. Resulullah (sav): "Ben bir kelime biliyorum, eğer onu söyleyecek olsa, kendinden zuhur eden öfke giderdi; Euzu billahi mineşşeytanirracim!" buyurdular.
Kaynak: Tirmizi, Da’avat 53, (3448); Ebu Davud, Edeb 4, (4780)

Bir adam: "Ey Allah’ın Resulü! Bana kısa bir nasihatta bulun, uzun yapma! Ta ki nasihatini unutmayayım" demişti. [ve birkaç kere tekrar etmişti], Aleyhissalatu vesselam (bir kelimeyle): "Öfkelenme!" cevabını verdi.
Kaynak: Buhari, Edeb 76; Tirmizi, Birr 73 (2021); Muvatta, Hüsnü’l-Hulk 11, (2, 906)


Cevap: Gadab (Öfke) Hakkında Hadisler

mumsema
Hadislerden şunu anladım:

  • Gerçek Pehlivan, öfkesini yenendir.
  • Abdest, öfkeyi dindirir.
  • Öfke anında kişi, ayakta ise otursun, oturuyorsa yatsın.
  • "Euzu" çekmek öfkeyi giderir.
  • En güzel yapılacak nasihatlardan, öfkeyi yenmeyi tavsiye etmektir.

Allah cc razı olsun


Yanıt: Gadab (Öfke) Hakkında Hadisler

Hoca
< Bir adam: "Ey Allah’ın Resulü! Bana kısa bir nasihatta bulun, uzun yapma! Ta ki nasihatini unutmayayım" demişti. [ve birkaç kere tekrar etmişti], Aleyhissalatu vesselam (bir kelimeyle): "Öfkelenme!" cevabını verdi.
Kaynak: Buhari, Edeb 76; Tirmizi, Birr 73 (2021); Muvatta, Hüsnü’l-Hulk 11, (2, 906)
>

öfkeyi yenmek kolay değil tabi:) Alllah (cc) razı olsun


Soru: Gadab (Öfke) Hakkında Hadisler

ezdli cündep
Abdullah (b. Mesud) (r.a.)’dan (rivayet edildiğine göre) Rasûlullah (s.a.) (sahabilerine) "Aranızda kime pehlivan dersiniz?" diye sormuş (onlar da): "İnsanların yenemediği kimseye" demişler. (Bunun üzerine Hz. Peygamber de: "Hayır, (Öyle değil); hakiki pehlivan öfke anında kendisine sahip olabilen kimsedir" buyurmuştur.

Açıklama

Öfke: Ahlâkî rezaletlerdendir. İnsanda mevcud gazab kuvvetinin ifrat derecesi olan öfke bir afettir. Öfke anında insan doğru düşünemez.

İfrat derecesi böylesine bir afet olan bu kuvvet, aslında insana başkalarına zulüm ve tehakküm etmek için değil, dışarıdan gelecek tehlikeleri def etmek için Cenab-ı Hak tarafından ihsan Duyurulmuştur.

Eski ahlâk felsefesine vakıf olanlar, pekâla bilirler ki ahlâkın esası iki şey üzerine dayanmaktadır:

a. Gazab (öfke) kuvveti,

b. Şehvet küveti.

Gazab sadece bir isimdir. Nefsin karşılaştığı münasebetsiz işlere karşı müdafaa kuvvetinin adıdır. Şehvet de sadece bir isimdir. Nefsin karşılaştığı ve hoşlandığı işlere karşı nefsin meyletmesinin ismidir. Yani bu gibi işleri elde etmeğe çalışan iç kuvvetin ismi. İşte bu iki kuvvetin ifrat ve tefritinden veya itidalinden yüzlerce ahlâkî iyilikler ve fenalıklar ortaya çıkar. Bunların her bilinin de ayrı ayrı ahlâkî isimleri vardır.

Gazab kuvveti ifrat ve tefritten uzak kalıp, itidal derecesinde bulunursa o zaman "şecaat" ismini alır.

Bu da ahvâl ve keyfiyyet bakımından muhtelif şekillerde tezahür eder. Mesela, hiddeti yenmek, kahramanlık, hürriyet, hak söylemek, himmet sahibi olmak, mütehammil bulunmak, sebatkârhk, vakar, sabır, sükûnet. hakka taraftarlık, ciddiyet, çaltşıp-çabalamak. minnet, cihad… gibi hususlar şeklinde belirir.

Fakat bu itidal ortadan kalkar da ifrata doğru giderse, o zaman "tehevvür"olur. Bu arada gurur, kendini beğenme, hod-binlik, kibir, dik kafalılık, başkalarını, alçak görme, zufrîi, katıl gibi birçok fenalıkları doğurur.

Eğer tefrit tarafına mey! ederse, o zaman zillet, mezellet, hilim yokluğu, tahammülsüzlük, korku, denâet, şenaat şekilleri ortaya çıkar.

Şehvet de tam itidal halinde olmalıdır. O zaman, şehvete "İffet" denir. Bu sıfat da muhtelif takva, cömertlik, eli açıklık, utanma (haya), sabır, şükür, kanaat, tama’sızlık, tokgözlülük. iyi tabiat sahibi olmak, terakkiper-verlik, soy-sop, aile severlik… gibi.

Sonra yine, bu sıfat da ifrat ve tefrite uğrarsa o zaman hırs, tema, utanmazlık, israf, cimrilik, riya, edebsizlik, dalkavukluk, kıskanma , haset gibi bir hayli kötü sıfatlar ortaya çıkar.

Hristiyan taliminin esası, insanın yukarıda geçen gazab ve şehvet kuvvetlerini tamamen ortadan kaldırmaktır. İslamî talimin esası ise şehvet ve gazab kuvvetlerini ortadan kaldırmak değil, bunların ifrat ve tefrit yollarına sapmalarını önlemek, itidali bulmak, itidal üzere hareket ettirmektir.

Binaenaleyh bir kişi akıl ve hikmetin tedbirine uyarak yumuşaklık gereken yerde, yumuşaklık, şiddet gerekli olan yerde de şiddet gösterirse övülen bir tutuma sahib olmuş olur. Bunun aksi olarak ifrat-tefrit olacak davranışlara sürüklenirse çirkin durumlara düşer. Aklın âfetleri içinde yer alan gazabın ifrat derecesine varması kadar aklı giderici bir âfet yoktur. Çünkü bu en latif bir anlaşma aracı olan bir varlığı mecnun haline getirip sahibini duygu ve ayırd etme gücünden soyunmuş hunhar bir hayvana değiştirerek soyup çektiği akıl ve idrakin yerine, bir heyecan yükler. Hiddet, arttığı zamanda insan artık dürüst söz söylemek gücünü yitirip, yal-nız bağırıp çağırmaya başlar. Gözleri kimseyi görmez, kulakları duymaz olur.

Rengi atan yüzünden, kızaran gözünden ve dehşetli bir hale varan nefsinden her türlü cinayeti işlemeye hazır olduğu anlaşılır. O zaman bu kişiyi bu halden ne din ne kanun ne de nasihatçıların sözleri alıkoyamaz.

Gazabın bir fenalığı da ev idaresinde, iş idaresinde, çeşitli rahatsızlıklara ve yolsuzuklara sebep olmasıdır. Çünkü aile fertlerine, arkadaşlarına, iş muhitinde emri altındakilere sert davranırsa, onlar gönül hoşluğuyla iş göremezer. Zor ile yaptırılan bir işte ise hiçbir hayır ve menfaat olamaz. İnsana seve seve iş gördüren, güleryüz, tatlı dildir.

Hatta İmam Şafiî hazretleri "kılınç ve okla meydana gelmeyen pek çok şey, yumuşaklıkla yaptırılır ve çoğunlukla hiddetlenmenin zararı, sahibine ait olup kendisine hiddetlenilen kişi zarardan uzak kalır" demişlerdir…

Eğer bir kişi "Hiddet halinde, insanın iradesi elinde değil ki nefsini zapdedebilsin?" diyerek itiraz ederse ona şöyle cevap veririz: "Niçin bir kimse emri altındakilere hiddetlendiği kadar mevkice kendinden yukarı olan kişilerin önünde hiddetlenmiyor?" Demek ki kişi büyüklerden çekinip sakındığı için huzurlarında gazablanrmyor. Şu halde iradesi elindedir hiddetlenmemek gücüne sahiptir"

Nitekim, Hz. İsa Aleyhisselam’a: "Alemde en zorlu şiddetli olan şey nedir? diye sorduklarında:

Herşeyden şiddetli olan Allah’ın gazabıdır, ondan cehennemler bile titreyerek, demiş; "Bundan kurtuluş yolu nedir?" dediklerinde:

Kendi gazabını terk et, cevabını vermiştir.

Gazabdan kurtulmanın ilacı, buna sebeb olan halleri gidermektir.

Ahlâk kitaplarında açıklandığı üzere, gazaba sebep olan hâller on tanedir:

1. Ucub (kendini beğenme),

2. İftihar (övünmek)

3. Mira (kavgacılık)

4. Licâc (övüngeçlik)

5. Mizah (şakacılık)

6. Tekebbür (büyüklenme)

7. İstihza (alay)

8. Gadr (eza ve cefa etmek)

9. Daym (çaresizlere eziyet etmek)

10. Münâfeset (bencillik)[46]

Yüce Allah şu âyet-i kerimesinde öfkesini yenenleri övmüştür: "(O takva sahipleri) bollukta ve darlıkta harcayıp yedirenler, öfkelerini yutanlar, insanların kusurlarını bağışlayanlardır. Allah da iyilik edenleri sever."

Öfke anında Allah’a sığınmak ve öfkenin geçmesini istemek gerekir. Resûl-i Zişan efendimiz görmüş olduğu öfkeli bir adam hakkında: "Ben bir kelime biliyorum ki, eğer şu adam o kelimeyi söylese mutlaka öfkesi geçer. O kelime: "Euzu billahi mineşşeytanirracim" sözüdür" buyurarak bu gerçeği açıklamıştır. Nitekim bir numara sonra gelecek olan hadis-i şerifte bunu ifade etmektedir.

Suneni Ebu davud, 4779 nolu hadis ve acıklaması


Hoca
Gadab (Öfke) ile ilgili Hadisler

4287 – Sehl İbnu Mu’az İbni Enes el-Cüheni, babası radıyAllahu anh’tan naklediyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki:
"Öfkesinin gereğini yerine getirebilecek güçte olduğu halde öfkesini tutan kimseyi, Allah Teâla Hazretleri, Kıyamet günü, mahlukatın başları üstüne davet eder; tâ ki, (onlardan önce) dilediği huriyi kendine seçsin."
Tirmizi, Birr 74, (2022); Ebu Davud, Edeb 3, (4777).

4288 – İbnu Abbas radıyAllahu anhüma anlatıyor: "Uyeyne İbnu Hısn (Medine’ye) gelince, kardeşinin oğlu Hürr İbnu Kays’ın yanına indi. Hürr İbnu Kays ise Hz. Ömer’in yakınlarındandı. Onun meclisinde yaşlı veya genç bir kısım kurrâ ve fakihler müşavere heyeti olarak bulunurdu. Uyeyne İbnu Hısn:
"Ey kardeşimin oğlu! Emirü’l-mü’minin’in yanına girmem için izin taleb et!" dedi. O da izin istedi. Ancak yanına girince:
"Yeter artık! Ey İbnu’l-Hattab sen bize bol vermediğin gibi, aramızda adaletle de hükmetmiyorsun!" dedi. Hz. Ömer radıyAllahu anh pek öfkelendi. Neredeyse dövmek için üzerine yürüyecekti ki, Hürr radıyAllahu anh atılıp:
"Ey emire’l-mü’minin! Allah Teâla Hazretleri, Resûlüne: "Affı esas tut, ma’rufu emret ve cahillerden de yüz çevir!" (A’raf 199) emretmiştir. Bu adam da cahillerden biridir" dedi. VAllahi, Hürr ayeti okuyunca, Hz. Ömer olduğu yerde kalıp hiçbir şey yapmadı. Hz. Ömer Kitabullah’ın yanında hemen durur, onu koyup geçmezdi (radıyAllahu anh)."

Buhari, İ’tisam 2, Tefsir, A’raf 5. (Kütübü Sitteden)


Hoca
Öfke İle İlgili Hadisler

11. Avf oğlu Abdurrahman oğlu Hümeyd’den: Bir adam, Resû-luîlah (s.a.v.)1 e gelip:

«— Ya Resûlullah! Bana hayatıma uygulayacağım bir kaç ke-lime öğret (öğüt ver). Unutacağım çok şey söyleme» deyince, Resû-lullah (s.a.v.):

«— Hiç bir şeye kızma.» buyurdu.[10]

12. Ebû Hüreyre (r.a.)’dan: Resûlullah (s.a.v.):

«Pehlivan (güreş meydanlarında başkalarını) yenen değildir. Asıl pehlivan kızgınlık anında nefsine hakim olan kimsedir» buyurdu.


mumsema

Gadap – Öfke ve öfkeli hakkında Rudanide geçen tüm hadisler

7984- Ebû Hureyre radiyAllahu anh’daiı: (Allah Resulü sallAllahu aleyhi ve sellem

buyurdu:)

"Güçlü kişi, yenen kişi (pehlivan olan) değildir. Asıl güçlü kişi, öfke anında sinirlerine hakim olan kişidir." [Buhârî, Müslim ve Muvattâ.]

7985- Ebû Vâil radiyAllahu anh’dan: "Urve bin Muhammed es-Sa’dî’niıı yanına girdik. Bir adam konuşurken onu kızdırdı. Bunun üzerine (Urve) kalktı hemen abdest aldı. Sonra şöyle dedi:

‘Babam bana, dedemden, o da Atiyye’den nakletti: (Atiyye) dedi ki: "Peygamber sallAllahu aleyhi ve sellem bana şöyle dedi: ‘Öfke şeytandandır. Şeytan ateşten ise yaratılmıştır. Ateşi söndüren de sudur. Onun için biriniz öfkelendiği zaman hemen kalkıp abdest alsın!’"

[Ebû Davud]

7986- Ebû Zer radiyAllahu anh’dan: (Allah Resulü sallAllahu aleyhi ve sellem buyurdu:)

"Biriniz ayaktayken Öfkelenirse, hemen otursun. Öfkesi giderse ne âlâ, aksi halde hemen yatsın." [İkisi Ebû Davud’a ait.]

7987- Süleyman bin Surad radiyAllahu anh’dan:

Biz Peygamber sallAllahu aleyhi ve sel-lem’in yanındayken iki kişi birbirine sövüp, münakaşa etliler. Biri öfkelenerek arkadaşına söverken öfkeden yüzü kıpkırmızı kesildi.

Bunun üzerine Peygamber sallAllahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: ‘Ben bir kelime biliyorum. Eğer o bunu söylerse öfkesi hemen gider. Eğer o: ‘Eûzübillahi mine’ ş-Şeytanir-racîm (= Kovulmuş Şeytan’dan Allah’a sığınırım)’ derse öfkesi gider.’ Bunun üzerine hemen bir adam o öfkelenenin yanına gidip ‘Kovulmuş şeytandan Allah’a sığın!’ dedi. Adam ona şöyle dedi: ‘Bende bir şey mi görüyorsun? Ben deli miyim, çekil git!’"

7988- Diğer rivayet:

"Adama dedi ki: ‘Peygamber sallAllahu

aleyhi ve sellem’in ne dediğini duymuyor musun?’ dedi.

Ona: ‘Ben deli değilim’ diye cevap verdi."

[Buhârî, Müslim ve Ebû Dâvud]

7989- [Ebû Dâvud] Mu âz’dan benzerim rivayet etti. Onda şöyle geçmektedir:

"Şöyle buyuruyor: ‘Allahıml Ben sana kovulmuş şeytandan sığınırım.’

Muâz devamlı olarak adama bunu söylemesini tenbih etti ise de adam kaçındı, daha da öfkelendi.

7990- Ebû Hureyre radiyAllahu anh’dan: "Bir adam Peygamber sallAllahu aleyhi ve sellem’e dedi ki: ‘Bana az, kolayca kavrayabileceğim bir tavsiyede bulun.’ Şöyle buyurdu:

‘Öfkelenme!’

Adam aynı şeyi birkaç defa tekrar etti. Her seferinde Allah Resulü: ‘Öfkelenme!’ buyurdu." IBuhârî, Muvattâ ve Tirmizî.]

7991- Sehl bin Muâz, babasından radiyal-Iahu anh:

(Allah Resulü sallAllahu aleyhi ve sellem buyurdu:)

"Kim öfkesinin gereğini yerine getirmeye gücü yettiği halde öfkesine hakim olursa, Allah onu kıyamet gününde yaratıkların huzurunda çağırır ve onu hurilerden dilediğini almasında serbest kılar." [Tirmizî ve Ebû Dâvud]

7992- Ebû Saîd radiyAllahu anh’dan: "Bir gün Peygamber sallAllahu aleyhi ve sellem bize ikindi namazi(nı erken) kıldırdı, namazdan sonra kalkıp bize hitap etti, kıyamete kadar olacak olanlardan bahsetti. Hem de öylesine geniş ve çok konuştu ki anlatmadık hiçbir şey bırakmadı. Onu bizden ezberleyenler ezberledi, unutanlar da unuttu. Dedikleri arasında şunlar da vardı:

‘Dünya yeşil (taze) ve tatlıdır. Allah sizi onun üzerinde emanetçi (halife) kılmıştır Bakalım nasıl davranacaksınız diye bakmaktadır. Dikkat edin! Dünyadan ve kadınların fitnesinden kaçının!’

Söyledikleri arasında şunlar da vardı: ‘Kişiyi, bildiği doğruyu söylemekten insanlardan korkusu sakın alıkoymasın.’ (Râvî) dedi ki: Ebû Saîd ağladı ve şöyle dedi: ‘VAllahi bir çok şey gördük, ancak korkudan doğruyu söyleyemedik."

Buyurduklarından birisi: ‘Dikkat edin! Kıyamet gününde her hain (gaddar) için yaptığı hıyanete göre bir sancak dikilecektir. Halkı yöneten hükümdarın hıyanetinden daha büyük bir hıyanet olmaz. Onun sancağı, arkasına dikilecek.’

O gün ezberlediklerimizden: ‘Şunu iyi bilin ki, Ademoğulları muhtelif tabakalarda yaratılmışlardır. Onlardan kimi mü’min olarak doğar, mü’min olarakyaşar ve mü’min olarak ölür. Kimi de kâfir olarak doğar, kâfir olarak yaşar ve kâfir olarak ölür. Kimi mü’min olarak doğar, mü’min olarakyaşar; kâfir olarak ölür. Kimi kâfir olarak doğar, kâfir olarak yasar, mü’min olarak ölür. Kimi yavaş öfkelenir, Öfkesi çabuk geçer. Kimi çabuk öfkelenir, Öfkesi çabuk diner. Kimi de çabuk öfkelenir, ancak dinmesi yavaştır. Bunların en iyileri ağır Öfkelenip çabuk sakin olandır. En kötüleri de, çabuk öfkelenip, geç sakinleşendir. Kimi de vermeyi de, istemeyi de güzel yapar. Kiminin ise vermesi kötüdür, istemesi ise güzeldir. Kimisi vermesi güzel, istemesi ise kötüdür, insanlardan vermesi kötü ve istemesi kötü olanlar da vardır, insanların en iyileri vermesi de istemesi de güzel olanlardır. En kötüleri de vermesi de istemesi de kötü olanlardır. Öfke Âdemoğlunun kalbinde bir ateş kıvılcımıdır. Gözlerinin kıpkırmızı kesildiğini, damarlarının şiştiğini görmüyor musunuz? Öfkeden bir şey hissederse, yere otursun.’ (Ebû Saîd) De-dİ ki: Hâlâ güneşlen bir şey kalmış mı diye ikide bir güneşe bakıyorduk. (Nerdeyse akşam olacaktı)

Ve Allah Resulü sallAllahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: ‘Dikkat edin! Dünyanın geçirdiği ömre nazaran geri kalan ömrü, şu günümüzün geçen zamanına nazaran geri kalan zamanı kadardır’." [Tirmizi]

7993- İbn Mes’ûd radiyAllahu anh’dan: (Allah Resulü sallAllahu aleyhi ve sellem buyurdu:)

"İçinizde kime rakûb dersiniz?" "Çocuğu olmayana." "Rakûb o değildir. Rakûb; kendinden evvel çocuğunu âhireîe göndermeyen kimsedir." "İçinizden kim pehlivan dersiniz?" "Erkeklere yenilmeyen kişiye." "Pehlivan o değildir. Asıl pehlivan, kızgınlık anında öfkesine hakim olan kimsedir" buyurdu. [Müslim]

7994- Rezîn şunu ekledi: "İçinizde kimi müflis sayarsınız?" "Malı olmayan kimseyi" dediler. "Müflis o değildir. Asıl müflis, kıyamet

gününde, buna zulmetmiş, ona sövmüş, berikinin malını almış olarak gelen kimsedir. Çünkü orada ne dinar vardır, ne de dirhem. Sevapları alınıp o kimselere verilir. Yetmez, bu defa onların günahları sırtına yüklenir, İste müflis odur."

7995- İbn Abbâs radiyAllahu anh’dan: (Allah Resulü sallAllahu aleyhi ve sellem

buyurdu:)

"Öğretin, kolaylaştırın ve güçleştir/neyin! Biriniz kızdığı zaman, sussun, biriniz Öfkelenince sussun, biriniz kızdığında sussun."

[Ahmed ve Taberânî, M. el-Kebîr’de]

7996- Muhammed bin Atiyye, babasından, o da dedesinden:

(Allah Resulü sallAllahu aleyhi ve sellem buyurdu:)

"Sultan yoldan çıkınca şeytan ona musallat olur." lİkisi de Ahmed ve Taberânî, Mıı’cemtt’l-Kebfr’e ait.]

7997- İbn Abbâs radiyAllahu anh’dan: (Allah Resulü sallAllahu aleyhi ve sellem buyurdu:)

"Cehennemde bir kapı vardır ki, oradan ancak öfkesi Allahın gazabı ile dinmiş kimseler girer." [Bezzâr leyyin bir sened]e.|


Hoca
Öfke ve gadap hadisleri
Gadap ile ilgili hadisler
Öfkeyle ilgili hadisi şerifler

1323. [2:498, Hadîs No: 2382]
Enes (r.a.) rivayet ediyor:
Şeytanın sürmesi, yalama şekeri ve enfiyesi vardır. Yalama şekeri yalan söyletmektir, enfiyesi öfkelendirmektir. Sürmesi de uykuyu sevdirmektir

Öfke hadisleri

1555. [3:110, Hadîs No: 2874]
Enes’den (r.a.) rivayetle:
En güçlünüzün kim’olduğunu size haber veriyim mi? Öfkelendiğinde kendini en iyi hâkim olabilendir

1801. [3:266, Hadîs No: 3355]
Ebu Ümame (r.a.) rivayet ediyor:
Her türlü Öfke ve ağız kavgasının ilacı, iki rekât namazdır


öfke hadis, öfke hakkında hadisler, ofke hadis

Yorum yapın

1melek.com petinya.net Kompozisyon/ !function(){"use strict";if("querySelector"in document&&"addEventListener"in window){var e=document.body;e.addEventListener("mousedown",function(){e.classList.add("using-mouse")}),e.addEventListener("keydown",function(){e.classList.remove("using-mouse")})}}();