Osmanlı-kürt ittifakı Ve Türkmen Katliamı
GÖKHÜKÜMDAR
Osmanlı-Safavi mücadelesi Alevi Sünni ayrımını başlattı
16. Yüzyıl’da Osmanlı İmparatorluğu ile Safevi devleti arasında yaşanan siyasi çekişme zamanla mezhep mücadelesine dönüşünce Anadolu’daki Müslüman Türkler Sünni ve Alevi olarak ikiye ayrıldı.
Günlerdir Başbakanımız Tayyip Erdoğan’ın Alevi kardeşlerimizle Muharrem Orucu iftarı yapıp yapmaması tartışılıyor. Anadolu’daki Müslüman Türkler’in Alevi-Sünni olarak ikiye ayrılması 500 yıl önce meydana gelen Osmanlı- Safevi siyasi çekişmesinin bir sonucudur.
Osmanlı-İran (Safevi) savaşları genellikle Sünni-Şii mücadelesi, yani dini-mezhebî bir çatışma olarak değerlendirilir. Ancak meselenin bu şekilde tek bir sebebe indirilerek, izah ve ifade edilmesi yüzünden iki devlet arasındaki ilişkilerde siyasi, askeri, toplumsal ve ekonomik sebepler gözardı edilmiştir. Osmanlı-Safevi rekabeti, en genel anlamıyla, Doğu ile Batı’nın binlerce yıldan beri süregelen Anadolu üzerinde hâkim olma mücadelesidir. Şah İsmail liderliğinde 1501’de kurulan Safevi Devleti, Anadolu Türkleri tarafından İran’da kurulmuş bir Türk devletidir. Safevi Devleti’nin asıl kurucuları Antalya, Maraş, Amasya, Sivas ve Tokat gibi Anadolu’nun çeşitli bölgelerinden, Erdebil şeyhlerinin davetine uyarak İran’a gidip, bölgedeki Akkoyunlu hâkimiyetini yıkan Anadolu Türkleri’dir.
Osmanlı-Safevi çekişmesinin bir sonucu olarak meydana gelen Çaldıran Savaşı’nı da tamamen bir mezhep mücadelesi olarak görmek yanlıştır. Türkmenler üzerine yaptığı araştırmalarla tanınan Tufan Gündüz, Çaldıran Savaşı’nı karşılıklı bir mezhep mücadelesinden çok, Safeviler tarafından ortadan kaldırılan Akkoyunlu Devleti’nin topraklarına hâkim olma mücadelesi, hatta Safeviler’in İpek yolundan Anadolu’ya mal akışını durdurmalarının bir neticesi olarak görmenin daha doğru olduğunu söyler.
İRAN’IN İNSAN KAYNAĞI ANADOLU
Batıdan doğuya Türk göçleri, daha Anadolu’nun orta, güney ve doğusunun önemli bir bölümü ile İran’daki İlhanlı hâkimiyetinin 14. yüzyılın başlarında zayıflaması üzerine İlhanlı beyleri arasında baş gösteren üstünlük mücadeleleri esnasında başlamıştı. İran’da devlet kuran Karakoyunlular Muş’tan, Akkoyunlular ise Diyarbakır’dan göç etmişlerdi. Safeviler devrinde ise bu göçler öncekilerle kıyaslanamayacak seviyeye ulaştı. Anadolu’dan İran’a giden Ustacalu, Rumlu, Tekelü, Dulkadir, Türkmen, Varsak gibi aşiretler siyasi ve askeri açıdan İran’ın kaderini belirleyen aktörler hâline geldiler. Anadolu’da yaşayan Safevi taraftarı Türkmenler’in tamamı değil, yalnızca bir kısmı İran’a gitmişti. Şah İsmail ve daha sonraki şahlar, gerek yeni insan gücü kazanmak ve batıya doğru genişlemek, gerekse rakiplerini, yani Osmanlılar’ı zayıflatmak için Anadolu ile ilgilenmeye devam ettiler. İran’dan gönderilen casus ve halifeler, Anadolu’da yeni Safevi taraftarları kazanmaya ve mümkün olursa Türkmenler’in İran’a göçmesini sağlamaya, nezir ve sadaka ismiyle toplanan paraların şaha ulaştırılmasını temin etmeye çalıştılar. İpek ticareti üzerindeki hâkimiyet mücadelesi de iki devlet arasında önemli bir çekişme sebebiydi. Tebriz ile Bursa arasında yoğun bir kervan ticaretine konu olan ipek hem Osmanlı hem de İran ekonomilerinin en önemli gelir kaynaklarından birisiydi. Benzer bir mücadele Safeviler’den önce İran’a hâkim olan Akkoyunlular ile Osmanlılar arasında da yaşanmıştı. Safevileri tarih sahnesinden silmek isteyen Yavuz Sultan Selim, İran’dan ipek ithal edilmesini yasaklamıştı. İkinci Bâyezid’in hükümdarlığının son yıllarında Anadolu’dan giden Türkmenler’in kurduğu Safevi Devleti, Osmanlılar için bir tehlike arzetmeye başlamıştı. Şah İsmail’in halifelerinin Anadolu’daki Türkmenler arasında yaptığı propaganda İran’a büyük bir göçe sebep olmuştu. Şah’ın tesiri Rumeli’ye doğru yayılıyordu. Osmanlılar, İkinci Bâyezid devrinden itibaren Safevi tehdidinin farkına varıp, Anadolu’da huzuru sağlayabilmek için Safevi propagandasını engellemeye çalıştılar. Ancak hasta olan İkinci Bâyezid bu tehlikeyi önleyebilme hususunda düzgün adım atamadı. Sadece bazı ufak tedbirler alındı. Bunlar propaganda aracı olarak kullanılan Safevi paralarının Osmanlı ülkesinde bulunmasının yasaklanması, Türkmenlerin İran’a göç etmesinin önlenmeye çalışılması ve 16 bin Türkmen’in Mora’ya sürülmesiydi. Ancak bunlar yeterli olmadı. Tehlikenin farkına varan Trabzon Valisi Şehzâde Selim kendi başına Safevi topraklarına akın yaptı. Şah İsmail’in durumu şikâyet etmesi üzerine, şehzâde babası tarafından azarlandı.
ÇALDIRAN’DA BÖLÜNEN TOPLUM
1511 Nisan’ında Osmanlı topraklarında meydana gelen Şahkulu isyanında Antalya’dan Bursa’ya kadar olan bölge yakılıp, yıkıldı. Ordu, devletin geleceğini tehdit altında görünce yaşlı padişahı tahttan indirip yerine valilik döneminden itibaren bu tehlikenin farkına varan Şehzade Selim’i geçirdi. Sultan Selim, İran üzerine sefere çıkmadan önce dönemin önde gelen din adamları İbn Kemal ve Sarı Gürz’den Safeviler’le savaşmanın meşru olduğuna dair fetva aldı. Safeviler üzerine yürüyen Osmanlı ordusu, Doğu Anadolu’nun coğrafi şartları ve çevrenin iaşe-ikmal açısından Safeviler tarafından elverişsiz hale getirilmesi sebebiyle çok zor bir duruma düştü. Yavuz’un sert tedbirleriyle ilerleyen Osmanlı kuvvetleri Çaldıran’da 23 Ağustos 1514’te karşılaştıkları Safevileri ateşli silahlarıyla büyük bir mağlubiyete uğrattı. Çaldıran Savaşı’ndan sonra Doğu ve Güneydoğu Anadolu, Tebriz ve Azerbaycan Osmanlılar’ın eline geçti. Safeviler bir müddet sonra Tebriz ve Azerbaycan’ı tekrar ele geçirdiler. Anadolu toprakları ise Osmanlı hakimiyetinde kaldı. Osmanlı-Safevi siyasi hakimiyet mücadelesi Osmanlı yönetiminin Alevi Türkmenler’e karşı olumsuz bakmasına sebep oldu. Safevi yönetimi de kendi topraklarındaki Sünniler’e karşı hareketlerini sertleştirdi. Osmanlılar, Aleviler’i itikadi bozuklukla suçlayıp katlederlerken, Safeviler de Sünniler’i kılıçtan geçirdiler. Saim Savaş’ın "XVI. Asırda Anadolu’da Alevilik" isimli eserinde bu çatışmanın ulaştığı boyutların nerelere vardığı teferruatlı olarak anlatılır. Osmanlı tarihçileri, eserlerinde Şah İsmail’e, yani düşman olarak görülen bir devlete katılan Türkmenler’i aşağılamak için Türkler için etrâk-ı bîidrâk, yani idrâksiz Türkler gibi sözler kullanmaya başladılar. İki devletin siyasi çekişmesi zamanla dinimezhebi bir durum da aldı ve Anadolu’daki Müslüman Türkler, Alevi ve Sünni olarak ikiye ayrıldı.
YAVUZ 40 BİN TÜRKMENİ ÖLDÜRTMEDİ
Yavuz’un İran seferi sırasında Anadolu’da Şah İsmail’i destekleyen 40 bin Türkmen’i öldürttüğü söylenir. Ancak bu bilgi devrin kaynaklarından sadece İdris-i Bitlisi’nin "Selim Şahnâmesi"nde vardır. Çaldıran seferini ve Safeviler’le yapılan mücadeleyi anlatan Yavuz döneminde yazılmış olan diğer tarih kitaplarında Türkmenler’e yönelik böyle büyük çaplı bir katliamın olduğuna dair bir bilgi bulunmaz. Dönemin kaynakları incelendiğinde, Yavuz döneminde bazı Türkmen aşiretlerinin sürgüne gönderildiği, bazı Türkmenler’in ise takibata uğratılıp öldürüldükleri görülür. Ancak o günün şartlarında nüfus açısından çok büyük bir rakamı ifade eden 40 bin kişinin öldürüldüğü iddiaları gerçeği yansıtmaz. 16. yüzyılın başlarında Anadolu’da Sivas, Tokat gibi şehirlerin nüfusunun 3-4 bin kişiden oluştuğu dikkate alındığında 40 bin rakamının 10-15 şehrin tamamen yok edilmesi manasına geldiği, bunun da, o dönemde bu kadar büyük nüfus eksikliğine rastlanılmaması sebebiyle doğru olamayacağı anlaşılacaktır. Yavuz’un, Safevilerle mücadelesi üzerine geniş araştırmalarda bulunan Jean-Louis Bacque Grammont, "Padişahın o tarihte 40 bin kişiyi kılıçtan geçirttiği iddiasını doğrulayacak hiçbir delilin bulunmadığını" belirtir. Yine Türkmenler üzerine yaptığı çalışmalarla tanınan Tufan Gündüz, o dönemde bir köyün nüfusunun 10-50 haneden oluştuğu hesaba katılırsa 40 bin kişinin öldürülmesinin 1000-2000 köyün yok edilmesi demek olacağını belirtip, Anadolu’da o tarihte bu kadar büyük bir nüfus eksilmesi olmadığını, Osmanlı vergi sayımlarında böyle bir durumun görülmediğini söyler. Ayrıca Osmanlı tarih yazarlarının padişahlarının şan ve şereflerini artırmak amacıyla rakamları abarttıklarını belirtir.
İLK OSMANLI PADİŞAHLARI VE ALEVİLİK
Son zamanlarda İkinci Bâyezid’a kadar ilk Osmanlı padişahlarının Alevi olduğu, Yavuz’dan sonra Sünnileşmenin başladığı sık sık söylenir oldu. Yine Yavuz’un Mısır seferinde sonra Eş’ari düşüncenin Osmanlı topraklarına geldiği, bu yüzden de Osmanlı yönetiminin tutucu bir görüşe kaydığı da diğer bir iddia. Ancak iddia sahipleri hiçbir tarihi destekleri olmadan konuşuyorlar. Maturidiliği bırakıp Eş’ariliğe geçen bir tane Osmanlı padişahı var mı? Osmanlı İmparatorluğu’nun ilk kurulduğu dönemlerde padişahların çevresinde fakih, yani fıkıh âlimi unvanlı birçok kişinin bulunuyordu. Ayrıca ilk medresenin 1331 gibi çok erken bir tarihte İznik’te kurulduğu da unutulmasın. Orhan Gazi’den itibaren Osmanlı padişahlarının yaptırdığı camileri ne yapacağız. İlk dönem yazılan dini literatürdeki eserler de Sünni düşüncenin mahsulü eserlerdir. Osmanlı İmparatorluğu ilk dönemlerden itibaren Sünni İslam anlayışının ön planda olduğu bir devlet olmuştur. İddiaların hiçbir tarihi dayanağı yoktur.
Cevap: Osmanlı-kürt Ittifakı Ve Türkmen Katliamı
GÖKHÜKÜMDAR
YAVUZ SULTAN SELİM İN 40.000 insanı öldürdüğü bir iftiradır
Yanıt: Osmanlı-kürt Ittifakı Ve Türkmen Katliamı
GÖKHÜKÜMDAR
osmanlı türk kürt arap ermeni rum laz çerkeez arnavut sünni alevi hristiyan yahudi hiçbir dini ve etnik köken insanlara baskı zulüm eziyet yapmamıştır
Soru: Osmanlı-kürt Ittifakı Ve Türkmen Katliamı
GÖKHÜKÜMDAR
AKKOYUNLU TÜRKLERİ NİN BAŞKENTİ
Bölgenin diğer güçlü Türkmen beyliklerinden Karakoyunlular Diyarbakır ı birkaç defa kuşattılar, fakat alamadılar. Akkoyunlular ın en önemli hükümdarı Uzun Hasan Karakoyunlu ülkeleri tamamen fethedince Akkoyunlular ın başkenti Tebriz e nakledildi. Bununla beraber Diyarbakır Akkoyunlular ın önemli merkezlerinden biri olmaya devam etti. İran ile Doğu ve Güneydoğu Anadolu da hüküm süren Akkoyunlu Devleti ne son veren Safevi Türkmenleri bölgeye hakim oldular.
Şah İsmail, 1507 de Diyarbakır ı elegeçirip, valiliğini Ustaclu Muhammed Han a verdi. Osmanlılar, 23 Ağustos 1514 te Çaldıran Savaşı nda Safevîler i mağlup ettikten sonra 1515 te Diyarbakır ve çevresi Osmanlı hakimiyetine girdi. Osmanlılar, Diyarbakır merkezli bir beylerbeylik kurarak bölgeyi idare ettiler.
AKKOYUNLULAR
Osmanlılar gibi Oğuz Türkleri nden olan Akkoyunlular, Bayındır boyuna mensuptular. İsimleri besledikleri koyunlardan geliyordu ve yine besledikleri hayvanlardan aşiretlerinin adını alan Karakoyunlular ile düşmandılar. Akkoyunlular Diyarbakır ve civarında yaşarlarken, Karakoyunlular Muş bölgesinde hüküm sürüyorlardı. Akkoyunlular, Moğol istilasından kaçarak 14. yüzyılın ilk yarısında Diyarbakır bölgesine gelip, yerleşmişlerdi.
1402 de Ankara Muharebesi nden sonra Doğu ve Güney Doğu Anadolu da hakim olup, Akkoyunlu Devleti kurdular. 1450 lerde en büyük hükümdarları olan Uzun Hasan tahta geçti. Doğu Anadolu yu tamamen fetheden Uzun Hasan, ezeli düşmanları olan Karakoyunlular ın üzerine yürüdü ve 1467 de Karakoyunlu hükümdarı Cihanşah ı mağlup ederek, Karakoyunlu Devleti ni ortadan kaldırdı.
Daha sonra Kirman ve Bağdad ı ele geçirdi. Osmanlılar, Doğu Anadolu da yayılmaya başlayınca Uzun Hasan la karşılaştılar. Uzun Hasan, 1473 te Otlukbeli Muharebesi nde ilk defa bir mağlubiyete uğradı. Bu muharebe Akkoyunlu Devleti nin sonunu hazırladı. 1478 te Uzun Hasan ın ölümünden sonra taht kavgaları ve Safevi Türkleri ile mücadele bitmek bilmedi.
1500 de Akkoyunlu Devleti, Elvend ve Murad beyler arasında ikiye bölündü. Şah İsmail, 1501 de Elvend i mağlup ederek, Tebriz e girdi ve Safevi Devleti ni kurdu. Daha sonra diğer Akkoyunlu hükümdarı Murad Bey üzerine yürüyen Şah İsmail, onu da yenerek Akkoyunlu Devleti ni sona erdirdi.
GÖKHÜKÜMDAR
1517 dayarbakır osmanlı tarafından fethedildi osmanlı etnik köken önemli değil önemli olan müslümanlıkdır size şunu sormak istiyorum kürtlere karşı nefret sebebi nedir
Abdullatif
ilimbilim60 tan
< En doğru cözüm mübadeledir. >
Kürtlerden nefret etmiyorsun da yukarıda ki de ne?
kimler için mubadele papua yeni gineliler mi?:)
Rüyet-iTaksîr
İş kürt türk meselesi değil, Osmanlıya laf söyleneceğine işin özüne inilsin yani yahudilere. Bu topraklarda hiçbir zaman kürdistan diye bir şey olmuycak. Olacağı söylenecek ama olmuycak aynen türkiyenin avrupa birliğine üye olamayacağı gibi.
Mücadele 500 yıl önce nasılsa bugünde aynı. İşin özü yahudiler tarafından çalınan bir kaşık bal o kadar. Sonuçmu küçücük israil devletinin dünyaya hükmetmesi işde sonuç bu. Siz hala kürt deyin türk deyin…
Rüyet-iTaksîr
Gelişen olaylara bakarsak ben ne zaman olur bilemem ama bizim bir savaşımız olucak büyük ihtimalle israil ile. Çünkü devletler politikaları diyorlar ama ilişkiler çok ince bir çizgide gidiyor bu çizgi mutlaka kopucak bir yerde ne zaman yada hangi sebeple kopar bilmiyorum ama kopucak gibi görünüyor..
şah ismail, şahkulu, Türkmen katliamı