Yunus Emre-Bizim Yunus mu ?

Yunus Emre-Bizim Yunus mu ?

KaLPNuRu

Yunus Emre’yi bilirsiniz.

Yunus uzun müddet bir tekkede kaldı.
Bir gün; "ben buradan bir şey anlamadım, burada adam olamayacağım," dedi ve tekkeden kaçtı. Tenhada yol alırken iki kişi ile karşılaştı.

Onlara dedi ki:
–Beni yanınıza arkadaş olarak alır mısınız?


–Alırız, dediler.

Birlikte yol almaya başladılar. Yanlarında erzak namına hiçbir şey yoktu. Yolculukları esnasında acıktılar. Bir kenara oturup, içlerinden biri dua etti. Duası biter bitmez, gökten mükellef bir sofra indi. Size masal gibi geliyor değil mi? Zannediyor musunuz ki Allah celle celaluhu çalışmadan bir şey vermez. Allah hepimize akıl versin. Denizdeki balıkları düşünün, onlar sizin, ya da kendi çalışmaları ile mi meydana geldi, hayatlarını devem ettirdi. Yoksa kendiliğinden mi?

Yunus Emre ve arkadaşlarına sofra geldi. Bunu ayetle de isbat edebiliriz. Zekeriyya aleyhisselam her ne zaman Meryem validemizin yiyeceğini ve içeceğini temin etmek için, onun bulunduğu yere uğrasa onun yanında yazın kış meyvesi, kışın yaz meyvesi bulurdu.

Cenab–ı Hak Âli İmran suresinde bu olayı bildiriyor:

"Zekeriyya ne zaman onun yanına mihraba girse onun yanında bir rızık bulur ve: Ey Meryem! Bu sana nereden geliyor, der. O da Bu Allah tarafındandır. Şüphesiz Allah dilediğine sayısız rızık verir, derdi."(3/37)

Gelelim bizim olaya. Yunus Emre ve arkadaşları gelen yemekle karınlarını bir güzel doyurdular.
Yunus Emre; "tam aradığım yeri buldum, neydi o tekkedeki günlerim, ne keramet vardı nede böyle güzellikler."

Bu millet keramet âşıklısıdır.

Allah bize akıl fikir versin. Halbuki "Allah" demekten, "La ilahe illAllah" demekten, "rabıta" ve "murakabeden" daha büyük keramet mi var?

Rivayet edilir ki; Nakşibendî Hazretleri müritleri ile beraber bir yere gidiyordu. Aralarından birisi içinden geçirdi ki; "bu kadar senedir beraberim, bir kerametini göremedim." Bunun üzerine Nakşibendî Hazretleri buyurdular ki: "Bu kadar ağır günahlara rağmen toprağa batmadan gezebiliyorsak, bundan büyük keramet olur mu?" Mevlâ Tealâ ne buyuruyorki?

"Arzda da gerçekten tasdik edenler için birçok ibretler vardır. Nefislerinizde birçok alâmetler var, hâlâ görmeyecek misiniz? Semada ise rızkınız ve va’d olunduğunuz cennet var." (51/ 20 –22)

Görüyor musunuz? Rabbimiz neler buyuruyor? Dinleyip ders alan kim?

Dönelim hadisemize; Yunus Emre ve arkadaşları yediler, içtiler, dua edip tekrar yollarına koyuldular. Tekrar acıktılar, yine müsait bir yere oturdular. Bu sefer öteki arkadaş dua etti. Yine gökten mükellef bir sofra geldi. Karınlarını doyurup tekrar yola koyuldular. Epeyce yol aldıktan sonra tekrar acıktıklarında bu defa sıra Yunus Emre’ye gelmişti. Yunus Emre’yi aldı bir düşünce. İçinden; "şimdi ben ne yapacağım, keşke onlara katılmasaydım," diye düşündü. Arkadaşlarından utandı, ne yapacağını bilemedi.

Çaresizlik içinde şöyle niyazda bulundu:

"Ya Rabbi! Arkadaşlarımın duasını ne ile kabul ettiysen benimkini de onunla kabul eyle!
Yunus Emre duasını bitirir bitirmez, bu defa gökten iki mükellef sofra geldi. Yediler içtiler, karınlarını bir güzel doyurdular. Şükrettiler…

İki arkadaş meraklarını gidermek için Yunus’a sordular:

–Sen nasıl dua ettin ki iki sofra birden geldi? Yunus Emre:
–Siz nasıl dua ettiniz? dedi.
Dediler ki:
–Allah’ın bir sevgili kulu var, ismi Yunus’tur. Filân tekkede kalır, biz Allah’tan onun hürmetine istedik.

Yunus Emre hatasını anladı ve onların yanından ayrıldı ve tekrar tekkeye döndü. Karşısına hacı nine çıktı.

Yunus Emre’ye:

–Geldin mi oğul? dedi. Hacı nineler genellikle merhametli olur.
Yunus Emre:
–Hacı nine biliyorsun kabahatimi, sen bana yardım et, dedi. Yunus Emre’nin Şeyhi Taptuk Emre idi. Taptuk Emre’nin gözleri iyi görmezdi. Gözleri iyi görmüyordu fakat her gece teheccüd namazına kalkıyordu. Nasıl olsa gözlerim görmüyor demiyordu.

Hacı nine Yunus Emre’ye dedi ki:

–Şeyh Efendi az sonra abdest almak için dışarıya çıkacak. Sen onun kapısının eşiğinde yat. Geçerken ayağına takılınca kimdir diye sorar. Sen de Yunus dersin. Bizim Yunus mu derse, kalk eline sarıl, hangi Yunus derse kaç git.
Yunus Emre, korka korka, titreye titreye gitti şeyhinin kapısının eşiğine yattı. Şeyhi gece abdeste kalkınca kapının eşiğinde yatan Yunus’a ayağı takıldı.

–Kimdir, diye sorunca;

–Yunus, diye cevap verdi.

Taptuk Emre:

–Bizim Yunus mu? deyince Yunus hemen kalktı, şeyhinin eline sarıldı. Yunus Emre böylece kabul olundu.


Cevap: Yunus Emre-Bizim Yunus mu ?

yasemin
Şuan okuduğum kitapta , Yunus Emre ile ilgili bir şey öğrendim ; 63 yaşında kör olan Yunus ‘a etrafındakiler sorar : Herkese şifa dağatıyorsun , dualar ediyorsun , kendin için neden görmeyi dilemiyorsun? Cevabı hakikaten muazzam ; Benim Peygamberim gülüm 63 yaşından sonra görmemiştir , benimde bugüne kadar gördüklerim bana kafidir.


yunus emrenin kerametleri, yunus emre kerametleri, bizim yunus mu

Yorum yapın

1melek.com petinya.net Kompozisyon/ !function(){"use strict";if("querySelector"in document&&"addEventListener"in window){var e=document.body;e.addEventListener("mousedown",function(){e.classList.add("using-mouse")}),e.addEventListener("keydown",function(){e.classList.remove("using-mouse")})}}();