Sıkışık olduğumuz zaman abdest alsak abdest geçerli olur mu?

Sıkışık olduğumuz zaman abdest alsak abdest geçerli olur mu?

mslmn
abdest almamışken abdest alıp namaz kılsak bu aldığımız abdest geçerli olur mu?


Cevap: sıkışık olduğumuz zaman abdest alsak abdest geçerli olur mu?

mslmn
yani sıkışıkken abdest alsak abdest geçerli midir?


Cevap: sıkışık olduğumuz zaman abdest alsak abdest geçerli olur mu?

emniciba
mekruh dıye bılıyorum ama vakıt cıkacaksa mecbur alıcaksın buna musade var


Cevap: sıkışık olduğumuz zaman abdest alsak abdest geçerli olur mu?

musab
evet sıkışıkken abdest alınır geçerlidir abdest.ama bu durumda sıkışık abdestle namaz kılacaksan mekruh oluyor.


bonasera
Namazda huşu Allah’ın emridir. Tuvalet ihtiyacı huşuya engel çıkarır. Namaz araya sıkıştırılacak bir ibadet değildir.


ebediyyetyolcusu
Selamün Aleyküm

Abdest almadan önce Taharet almak ve istibra ve ihtiyaç gidermek daha doğru olur. Arkadaşın söylediği gibi Namaz’da huşu çok önemlidir ve Namaz araya sıkıştırılacak bir ibadet değildir.


@mir
Yemek ile namaz bir araya geldiği vakit, yemeği namaz üzerine takdîm edin! (Buhârî, Müslim) buyurulmuştur.
Kalb ve vücûdun birlikte namaz hâlinde olup matlub olan huşû mevzûunda ulemâ titizlik göstermiş ve dikkat edilmesi gereken noktalara temas ederken hulâsa olarak namazdaki durumlarına göre mecâzen sınıflandırılan şu üç kişinin namazlarının makbul olmayacağını ifâde etmişlerdir:
1. Avcı
2. Hamal
3. Tüccâr
Burada avcıdan maksad, gözleriyle namaz esnâsında etrafı kolaçan eden ve diğer uzuvlarıyla başka işlerde, amel-i kesîrde bulunan kişi; hamaldan maksad, darlandığı hâlde abdest tazelemeden namaz kılan kişi; tüccardan maksad, namaz esnâsında zihin ve kalbini dünyâ ticâretinden çekmeyen kişidir. Bu üç kişi, namazda matlûb olan huşû ve huzûr hâline eremeyeceklerinden kendilerini ibâdetlerine veremezler ve yasak savar cinsinden namaz kılmış olurlar ki, bu hâl, Allâh indinde aslâ makbûl değildir. Zîrâ vücûdun ve âzâlarının da namaza hazır ve dâhil olması, namazın şartlarındandır. Nitekim Allâh Rasûlü -sallâllâhü aleyhi ve sellem-‘in, namaz kılan bir şahsın elleriyle sakalını karıştırdığını görünce:
–Eğer bunun kalbinde huşû olsaydı, vücûdunun her uzvunda hareketsizlik olurdu. (Tirmizî) buyurması, kalb ile vücûdun namazdaki müşterekliğinin zarûretini ifâde etmektedir.
Şu hadîs-i şerîfler de bu hakîkate mebnîdir:
Sizden biri namaza kalkınca bütün vücûdu hareketsiz kalsın! Yahûdîler gibi sallanıp durmasın. Çünkü vücûdun namazda hareketsiz durması, namazın tamam olmasından bir parçadır. (Tirmizî)
Namazda yedi şey şeytandandır (yâni şeytanın sevdiği hususlardandır): Burun kanaması, uyuklamak, vesvese, esnemek, kaşınmak, sağa-sola bakmak ve herhangi bir şey ile oynamak… (Tirmizî)
Bu hâller, namazın mânevî yapısını akâmete uğratır.
Diğer taraftan dış görünüş huşûlu, fakat iç âlem huşûdan uzak bir hâlde ise, buna münâfıkça huşû denir ki, böyle bir duruma düşmekten kalbi muhâfaza etmelidir.


musab
< Yemek ile namaz bir araya geldiği vakit, yemeği namaz üzerine takdîm edin! (Buhârî, Müslim) buyurulmuştur.
Kalb ve vücûdun birlikte namaz hâlinde olup matlub olan huşû mevzûunda ulemâ titizlik göstermiş ve dikkat edilmesi gereken noktalara temas ederken hulâsa olarak namazdaki durumlarına göre mecâzen sınıflandırılan şu üç kişinin namazlarının makbul olmayacağını ifâde etmişlerdir:
1. Avcı
2. Hamal
3. Tüccâr
Burada avcıdan maksad, gözleriyle namaz esnâsında etrafı kolaçan eden ve diğer uzuvlarıyla başka işlerde, amel-i kesîrde bulunan kişi; hamaldan maksad, darlandığı hâlde abdest tazelemeden namaz kılan kişi; tüccardan maksad, namaz esnâsında zihin ve kalbini dünyâ ticâretinden çekmeyen kişidir. Bu üç kişi, namazda matlûb olan huşû ve huzûr hâline eremeyeceklerinden kendilerini ibâdetlerine veremezler ve yasak savar cinsinden namaz kılmış olurlar ki, bu hâl, Allâh indinde aslâ makbûl değildir. Zîrâ vücûdun ve âzâlarının da namaza hazır ve dâhil olması, namazın şartlarındandır. Nitekim Allâh Rasûlü -sallâllâhü aleyhi ve sellem-‘in, namaz kılan bir şahsın elleriyle sakalını karıştırdığını görünce:
–Eğer bunun kalbinde huşû olsaydı, vücûdunun her uzvunda hareketsizlik olurdu. (Tirmizî) buyurması, kalb ile vücûdun namazdaki müşterekliğinin zarûretini ifâde etmektedir.
Şu hadîs-i şerîfler de bu hakîkate mebnîdir:
Sizden biri namaza kalkınca bütün vücûdu hareketsiz kalsın! Yahûdîler gibi sallanıp durmasın. Çünkü vücûdun namazda hareketsiz durması, namazın tamam olmasından bir parçadır. (Tirmizî)
Namazda yedi şey şeytandandır (yâni şeytanın sevdiği hususlardandır): Burun kanaması, uyuklamak, vesvese, esnemek, kaşınmak, sağa-sola bakmak ve herhangi bir şey ile oynamak… (Tirmizî)
Bu hâller, namazın mânevî yapısını akâmete uğratır.
Diğer taraftan dış görünüş huşûlu, fakat iç âlem huşûdan uzak bir hâlde ise, buna münâfıkça huşû denir ki, böyle bir duruma düşmekten kalbi muhâfaza etmelidir. >

emir kardeş verdiğin hadislerden en çok sallanmayla ilgili olan durum zuhur etmekte günümüzde maalesef.


sıkışıkken abdest almak, abdest, Abdestte Uzuvların Kuruması

Yorum yapın

1melek.com petinya.net Kompozisyon/ !function(){"use strict";if("querySelector"in document&&"addEventListener"in window){var e=document.body;e.addEventListener("mousedown",function(){e.classList.add("using-mouse")}),e.addEventListener("keydown",function(){e.classList.remove("using-mouse")})}}();